CUMHURİYET VE İNSAN

20.10.2022 148

    Sakin bir gecede esen şiddetli bir rüzgâr gibiydi cumhuriyet. Çoktan kurulmuş olmasına rağmen kazandırdıkları hala esiyordu. Tarihin tozlu sayfalarına hiç karışmadı kuruluşu. Askerlerin ayak izleri silinmedi topraktan. Özgürlüğün çığlıkları uğulduyordu hala kulaklarda. Dolayısıyla öyle bir rüzgârdı ki cumhuriyet; sınırları özgürlük olan bir millete, özgürlüğün sınırlarını tanıtıyordu.

     Kadının kendisiydi cumhuriyet; halktı, eşitlikti, insandı. İfadeye, görüşe, eyleme ve giyime özgürlüktü. Nefese, yaşama bir saygıydı. Hazin bir başlangıcın coşkulu sonuydu.

     Bir millete yıkıldıklarında nasıl kalkacaklarını öğreten bir tecrübeydi. Sayfaları deriden, mürekkebi kandan yapılma, insanı koruyan uzun yazılardı. On kıtalık bir marş ve kırmızı bir bayraktı. Adeta yeniden doğuştu cumhuriyet.

     Cumhuriyeti içinde coşkuyla yaşayan ve bu coşkusunu kâğıda döken yazarlardı aynı zamanda. Sayfalar süren anlatımlar, açıklamalar bazen ise tek bir kelimeydi.

     Bayrağın bir savruluşuna can, marşın bir kıtasına yaş fedaydı. Ölümdü cumhuriyet, aynı zamanda bir dirilişti. Büyük bir devletin nefesi; sarışın, mavi gözlü bir kahramanın hayaliydi.

     Devrimdi cumhuriyet. Orduların, komutanların, askerlerin, kadınların ve çocukların amacıydı. Onların amacı ise bizim geleceğimizdi, dolayısıyla gelecekti cumhuriyet. Tüm bunlar cumhuriyetin kazandırdıklarıydı.

     Başka bir deyişle cumhuriyetin kazandırdıkları, cumhuriyetin ta kendisiydi çünkü cumhuriyet insandı ve insanaydı. Cumhuriyet bir insana, insan olmaya dair tüm haklarını vermesiydi. Eğitimin, bilimin, eylem özgürlüğünün, düşüncenin, giyimin yani insana dair olan her şeyin dayanağı ve temeliydi.

    Kısaca cumhuriyet, insana insan olmayı kazandıran büyük bir mucizeydi.

 

Hazel HOŞSOY

11D